
Türkiye’de ezan ve Kur’an okumalarında kullanılan makamlar üzerine konuşulunca çoğu zaman mesele, yüzeysel birkaç tartışmanın ötesine geçmez. Oysa makam dediğimiz şey, sadece bir müzikal tercih değil; insanın duygu dünyasına giden yolun ta kendisidir. Her makam bir hâli, bir ruhu, bir tefekkürü ifade eder. Bu yüzden “Bana bir makam öğret, ömür boyu yeter” diyenlere verilecek en doğru cevap şudur:
Makam, duygu demektir; insanın duyguları ne kadar zenginse, makamları kavrayışı da o kadar derindir.

“Sabah Makamıyla Akşam Ezanı Okuyan” Fenomeni
Bugün camilerde zaman zaman duyduğumuz bir gariplik var:
Akşam ezanı bile sabah makamıyla okunabiliyor.
Bunu yapan kişi kötü niyetli değil elbette; çoğu zaman başka makam bilmiyor.
Makam bilgisi yalnızca ses yüksekliği değil, duygunun doğru karşılığıdır.
Bir ezanı sabah gibi okumak da, bir salâtı nihavent gibi duyurmak da aynı meselenin işaretidir: Makamı bilmeden makam yapmaya çalışmak.
Makam Aileleri ve Osmanlı’nın Büyük Zenginliği
Bugün gündelik hayatta kullandığımız makam sayısı on civarındadır. Oysa Osmanlı musikîsinde üretilmiş makam sayısı 500’ü aşkındı. Tedavülde olanı 120 civarında, Kur’an okumaya uygun kullanılanı ise 10–15’tir.
Benim yıllardır üzerinde çalıştığım mesele şu:
Bir makamı anlamak için, onu ailesiyle birlikte bilmek gerekir.
Uşşak, Beyati, Neva, Karcığar, Tahir, Acem… Bunlar bir ailenin fertleri gibidir.
Siz Uşşak’ı bilirsiniz ama Beyati’yi bilmezseniz, Uşşak’ın hakkını da tam veremezsiniz.
“100 Makamla Mukabele” ve Bir Hayalin Gerçekleşmesi
Dünyada ilk kez geçtiğimiz yıl hayata geçirdiğimiz bir proje var:
100 makamla mukabele.
Her cüz, bir makamla ve o makamın ailesiyle okundu.
Birinci cüz Uşşak, ikinci cüz Hüseyni, üçüncü cüz Rast, dördüncü cüz Sabah… Böyle 16 çeşninin tamamı kullanıldı.
Bu çalışma hem Türkiye’de hem dünyada bir ilkti.
Eleştiriler geldi: “Meal makamla mı okunur, din elden gidiyor!”
Ama Ramazan bitti, din elden gitmedi.
Bilakis insanlar, Kur’an’ın anlamına ve ses estetiğine daha fazla yöneldi.
Ben bu çalışmayı “reklam” olsun diye değil, sadaka-i cariye olsun diye yapıyorum.
Göçüp gittikten sonra bile öğrencilerimizin okuyacağı, camilerde yaşatılacak bir miras olsun istiyorum.
Müzik Haram Mı, Helal Mi? Tartışmanın Yanlış Zemini
“Müzik mahzurludur” diyenler var.
Fakat bu cümlenin ne kadar eksik hatta yersiz olduğunu anlamak için camilere bir bakmak yeterlidir:
- Ezanlar müziksiz olur mu?
- Mevlit müziksiz okunabilir mi?
- Kur’an bile makamla, yani musikî ile tilavet edilmiyor mu?
O hâlde mesele müzik değil, müziğin nerede ve nasıl kullanıldığıdır.
Fıkıhta bile bir hükmün “haram” olabilmesi için delaletin kat’î olması gerekir.
Bu kadar ince bir alanda, müzik gibi derin bir mevzuda, kulaktan dolma cümlelerle hüküm vermek doğru değildir.
Tıpta nasıl uzman olmayanın sözüne gülünürse, musikî konusunda da ehil olmayanın hükmü ciddiye alınmaz.
Aralıklar, Matematik ve Yaratılışın İşareti
Gelelim işin asıl büyüleyici tarafına:
Makamların tamamı matematiksel oranlara dayanır.
Birinci sesten ikinci sese kaç koma yükseldiğiniz,
ikinci sesten üçüncüye kaç koma geçtiğiniz,
aralıktaki mesafe… Bunların hepsi ilâhî bir ölçünün parçasıdır.
Düşünün:
Siz dünyanın neresine giderseniz gidin—Çin, Afrika, Avrupa—
Si–Do arası hep yarım sestir.
Bu, kültürle açıklanamaz.
Bu, tamamen kevnî bir kanundur. Yani Allah’ın kâinata yerleştirdiği değişmez düzenin bir parçasıdır.
Batı musikisi de, doğu musikisi de, Mozart da, Beethoven da, Dede Efendi de aynı matematik üzerine inşa eder melodiyi.
Bu yüzden makamların DNA’sı vardır; matematikle sabittir.
Örneğin nihavent makamı şöyle oluşur:
9 – 4 – 9 – 9
Bu aralıkları doğru yaptığınız anda, bir ilahiyi ezberlemenize gerek kalmaz; gönlünüz kendiliğinden nihavende akar.
Burada durup secdeye kapanmak gerekir:
Müzik, insanın icadı değil; Rabbimizin kevnî kanunlarından biridir.
Tıpkı yerçekimi gibi, tıpkı suyun kaldırma kuvveti gibi…
Makamın Merhameti: Doğru Kullanılırsa Lütuf, Yanlış Kullanılırsa Vebal
Rabbimiz zenginliği verir; onu yanlış yerde kullanırsanız vebaldir, doğru yerde kullanırsanız nimettir.
Müzik de böyledir.
Ses nimetini yanlış sözlerle kirletirseniz problem oradadır.
Ama güzel bir namelikle insanları ezana, namaza, Kur’an’a çağırırsanız…
O zaman musiki ibadetin kapısını açan bir anahtar olur.
Bugün camilerin dolup taşması, makamların insan kalbine dokunmasıyla da ilgilidir.
Birileri acem-aşiran makamını kötü okumuştur diye makamın suçu olmaz; mesele icra kabiliyetindedir.
Son Söz: Musiki Allah’ın Koyduğu Bir Kanundur
Son olarak şunu söylemek gerekir:
Müzik, kevnî kanundur.
Yaratıcı’nın insana verdiği en büyük lütuflardan biridir.
Biz ona kötü bakmayalım; onu kötü kullananlara kötü bakalım.
Doğru yerde ve doğru usulle kullanıldığında musiki,
insanı secdeye götüren bir hakikat penceresidir.
Ve gök kubbede hoş bir seda bırakmak, belki de kulluğun en güzel hâllerinden biridir.



